Bilim,savaş,entel,dantel

  • Pakistan-Hindistan savaşı

    Pakistan-Hindistan olayında, Hindistan’ın saldırıya yönelmesine yol açan terör saldırısının büyük ihtimalle CIA’in bir sahte bayrak operasyonu olduğu düşünülüyor.

    Güney Asya bir anda çalkalanmaya başladı. Çin’i, Rusya’yı, İran’ı oyalamaya çalışıyorlar.Rusya ve İran’ın Hindistan’la çok yakın bağları var.İsrail, ABD ve Fransa da Hindistan’a çok yakın ülkeler.

    ABD ve İsrail de Şerif hükümeti aracılığıyla Pakistan’a yakınlık gösteriyor.Dolayısıyla herkesin bu iki ülkeyle hem müttefik hem de ekonomik ortak olduğu garip bir durum ortaya çıkıyor.Batı, Doğu’nun dikkatini dağıtmak, arka saflara sızmak ve birbirlerini aşırı radikal nefretle yok etmek için ellerinden geleni yapacak iki toplum sunarak küresel Güney’i bozmak istiyor.Öte yandan, birbiriyle kavgalı olan doğu ülkelerini, farklı rakipleri destekleyerek birbirine düşürmeye çalışıyor.Rusya ve Çin, özellikle destekledikleri partilerin yaşayacağı kriz ve acil askeri desteğe ihtiyaç duyulması sonrasında aralarında gerginlik çıkmasını umuyorlar ama umurlarında mı diye soracak olursanız, Batı’ya da ters tepebilecek bir durumla karşı karşıyasınız.ABD’nin Çin’e uyguladığı gümrük vergileri arzı daha da zorluyor. Rusya’ya yönelik yaptırımlar sürüyor. AB, Rusya ile büyük çaplı bir yaptırım krizinin ortasında.Son yıllarda bu ülke hem bir üretim gücü hem de maden, gıda ve her türlü malın doğrudan temini için dolaylı ticaret yolu olarak kullanılıyor.Eğer çatışmalar şimdi kontrolden çıkarsa bu tedarik zinciri de sekteye uğrayacak ve Basra Körfezi geçişleri riske girecek.Batı dünyası Asya’da büyük bir kriz çıkarıp Doğu’yu birleştirmeye çalışıyor, ancak bu Batı’ya ciddi bir ekonomik darbe vurma tehlikesi yaratıyor.Batılı liderler savaş arayışındadır ve hegemonik değişimi başarıyla gerçekleştirmek istiyorlar. Bunu başarmak için de kitlelerini radikal bir şekilde savaşa hazırlamalılar. Bunu yapmanın yolu, ekonomik sorunları kontrolden çıkacak, ekonomisi büyük savaşlar ve göç dalgalarıyla daha da kötüleşmiş bir ülkeyi militarize etmektir.

  • Bize ne Avrupa’dan !

    Trump’ın yeni politikalarından sonra, bazı Avrupalı dergi ve gazetelerde Türkiye’nin ordusuna ve savunma sanayiine yönelik yayınlar çıkmaya başladı.

    Hepiniz biliyorsunuz bunları. Bu gibi haberlere de “Bize ne Avrupa’dan?” gibi yorumlar sıkça yapılıyor. Ben bunlara pek katılmıyorum.Benzeri yorumlar; Ortadoğu, Afrika ve Asya’daki olaylar üzerine de yapılıyor. Arkadaşlar, dünya bu denli etliye ve sütlüye karışmadan yaşayabileceğimiz büyüklükte değil. Bir olaya karışmamak bile bir duruştur ki bunun da bir sonucu vardır.

    Hatırlayalım ve kıyaslayalım; Türkiye’de İsrail’i boykot etmeyen sekülerler, dindarlar tarafından eleştirilmişti/eleştiriliyor. Aynı zamanda İmamoğlu meselesinde fikir bildirmeyen sosyal medya fenomenleri dahi boykota maruz kaldılar bir kesim tarafından. Buradan çıkarmanızı beklediğim sonuç şudur ki “Bu benim meselem değil” demenin de bir bedeli oluyor ve bunu demek de bir noktada tavır ortaya koymak demek.

    Yine bu söylediklerimden çıkarmamanız gereken şey ise şudur ki, dünyadaki tüm meselelere kendi iç meselemizmiş gibi müdahil olalım ve tepki koyalım. Ama tekraren söyleyeyim ki tepki koymadığımız meselerin dahi bize bir yansıması olacak.

    Yıllarca gücümüzü ortaya koyamadığımız topraklardan dayak yedik. PKK Suriye’de, Lübnan’da, Irak’ta, İran’da ve hatta Filistin’de dahi belli gruplarca beslendi, desteklendi, eğitildi. Bu ülkelerde kamp yaptılar. Çünkü bu ülkeleri emperyalizmin pençesinden alabilecek gücümüz yoktu/yok. Dolayısıyla elimiz oralara uzanamadı ve oradan darbe aldık.

    Görmüyor muyuz ki biz komşularımız için dahi “Bize ne? Bizlik bir şey yok!” derken o komşularımızın ülkesinde farklı kıtadan ülkelerin askerleri bulunuyor. Üstelik o askerlerin namlusu bize bakıyor. Bu açıdan bakınca, olaylara “bize ne?” diyerek bakmak ne kadar makul? Şu anki Avrupa meselesine de bu zaviyeden bakarım. Ordusuz kalmış ve Rusya’dan korkmuş olan Avrupa’dan şu anda ne koparırsak kârdır. Uçaksa uçak, hava savunma ise hava savunma, ekonomik yatırım ise yatırım. Bu ülkelerdeki saygınlığımızı ve nüfuzumuzu ne kadar arttırırsak o derecede oralardan belaya uğrama ihtimalimiz azalacak.

    Son olarak Avrupa ülkelerinin, ülkemizden kaçan teröristlerin bir toplanma alanı ve hatta terör örgütlerinin ikinci bir karargâhı olduğunu (FETÖ-PKK) unutmamak gerekiyor. “Bize ne!” diyip sırtımızı döndüğümüz her olayda sırtımızdan bıçaklanma ihtimalimiz var. Delicesine, ahmakçasına bir cesaret de tehlikeli, içine kapanık davranmak da tehlikeli kanaatimce.