Bilim,savaş,entel,dantel

  • CB’nin bugünkü Çaldıran ve Timur konulu açıklamalarına ilişkin:

    “Osmanlı ordusu Çaldıran’da tamamen kapıkulu ve yeniçeri sisteminden oluşan bir orduydu; bu sistemde ve orduda Türklere yer yoktu.

     

    Bu yüzden Çaldıran’ı “Türk zaferi” olarak görmek tamamen gülünç bir şeydir. Diğer taraftan…

     

    “Türkiyeli” lerin ve ya zihniyetinde “Türk” etnik bir anlam taşımaz; Türkiye vatandaşı olan Suriyeli bir Arap bile olsan, “Türk” sayılırsın. İşte bu yüzden, adı belgelerde “Türkiye Devleti” olan Mısır Memlüklerinin (Türk olmayan Sırplar, Arnavutlar, Yunanlardan oluşan bir ordu tarafından) haritadan silinmesine bile “Türk zaferi” derler.

     

    Tarihten bir şeye alınıp kırılmak komik bir şeydir. Çünkü her şey olup bitmiştir; ne Osmanlı kalmıştır, ne onun devşirme ordusu, ne de onların yendiği “safkan Türkler”.

     

    Ancak ilginç olan şudur: Zafer kazandıklarını iddia etseler de, nedense zaman zaman o olayları hatırlatan, içindeki yangını sönmemiş görünen yine “Türkiyeli” lerdir.”

    ©Jafar Jafarli

     

    Tarihte “sonuçsuz” savaşlar pek hatırlanmaz. Bunlardan biri de Çaldıran Savaşı’dır. Küçük bir bölge hariç, Osmanlı işgali başarısız oldu; Safevi hakimiyeti değişmedi, Şah İsmail’in yerine başkası geçmedi.

     

    Altın Orda seferleri var, Azerbaycan şehirlerini çok yağmalamış, insanları köle yapıp götürmüşler. Osmanlı’nın Güney Azerbaycan şehirlerinde böyle bir katliam veya yağmayı doğrulayan ciddi bir kaynak yoktur.

     

    Osmanlı ordusu 5-6 gün Tebriz’de kalmış, çıkıp geri dönmüş. Bazı sanatkâr ve tüccar aileleri gönüllü olarak orduya katılıp İstanbul’a göç etmiş.

     

    Söylendiğine göre Çaldıran Savaşı’nda 3-5 bin kişi öldürülmüş. Türklerin kendi aralarında çarpıştığı 10.000’lerce çatışmadan biridir, çünkü dediğim gibi sonuçsuzdur.

     

    Örnek: İsmail’in Özbeklerle savaşı sonuçludur. Karşı tarafın hanı Şeybani ve tüm akrabaları, Özbek elitleri öldürülmüş, görkemli bir devlet çökmüştür. Sonuçlu bir savaş, ama hatırlayan yok.

     

    Başka örnek: Şah Abbas’ın Osmanlı’dan Bağdat’ı koparması önemli bir savaştır. Hem alırken hem de aldıktan sonra savunurken 2 kez zafer kazanmış. Sonuçlu ve kritik bir mücadeledir, ama kimse anmaz.

     

    Bu anlamsız Çaldıran Savaşı’nı yıllarca Rus tarihçileri şişirip “önemli olay” haline getirdi. 90’lı yıllarda İran casusları ve Rus ekolünün Azerbaycanlı tarihçileri gündemde tutup abartmaya devam etti. Amaç, Azerbaycan-Türkiye dostluğuna engel koymak ve araya söz sokmaktı.

     

    Savaşı hatırlamayan İslamcı-Osmanlıcı tarihçiler de diğer taraftan cevap vermeye başladı. Şimdi de bilgisizse CB: “Çaldıran, Türk-Kürt-Arap’ın ortak zaferidir” deyip duruyor. Adam kendi dünyasında İran’a laf sokmaya çalışıyor, “birlik” mesajı veriyor.

    ©Orhan Atabey

     

    Malazgirt ve Çaldıran Savaşlarında Kürtler ve Araplar Ortak mıydı?

     

    Açıkçası, bu iki savaşta da Kürtler bulunmuş olabilir. Ancak Arapların büyük ihtimalle hiçbirinde yeri yoktu. Sadece Selçukluların Abbasilerle ilişkisi iyiydi ve Abbasiler, Selçukluları bir nevi “İslam’ın savunucusu” olarak tanıyordu. Ancak her halükârda kazanan Selçuklular oldu.

     

    Öncelikle, kazanan taraf hakim elit olur. Selçuklular Anadolu’ya Malazgirt Savaşı ile girdi. Bu savaşta elitler Selçuk Türkleriydi. Selçuk ordusunda belki Türklerin yanı sıra Kürtler de vardı, ancak inisiyatif ve liderlik Türklerdeydi. Askerler hangi milletten olursa olsun, kendiliğinden toplanıp savaş kazanamaz. Gücü elinde tutan güç, hakimiyet alanındakilerden asker talep eder ve savaşır. Asker vermezseniz başınız ağrır. Kürtler yüzyıllarca Bizans’la komşuydu. Türkler gelene kadar Bizans’la savaşları oldu mu? Olduysa bile Anadolu’yu hakimiyet altına alabildiler mi? Hayır.

     

    Bazen iddia edilir ki, Kürtler Anadolu’nun güneydoğu ve doğusunda Türklerden önce vardı. Ancak bu doğru bir yaklaşım değil. Selçuklar Malazgirt’i kazandıktan sonra hakimiyetindeki halklar (Kürtler de dahil) az sayıda Anadolu’ya geldi. Bizans’ın Müslüman nüfusu yoktu. Kürtlerin de Hristiyan geçmişi olmadığına göre, bugün Anadolu’da yaşıyorlarsa bu Selçuk Türkleri sayesindedir. Hatta bazı Türklerin Hristiyan geçmişi vardı. Örneğin Peçenek Türkleri Bizans safında savaşıyordu ama Hristiyan da olsalar Selçuk tarafına geçtiler. Yani Anadolu’da Selçuklardan önce de Hristiyan Türkler vardı. Ancak Kürtler, Müslüman Türklerin sayesinde Anadolu’ya geldi. Malazgirt Savaşı’ndan sonra bile Kürtler kitlesel olarak Anadolu’ya yerleşmemişti. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Türkler hâlâ çoğunluktaydı. Tesadüf değil ki, Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemlerinde bugün Kürtlerin çoğunlukta olduğu şehirler Türklerin merkezi şehirleriydi. Çaldıran Savaşı’ndan sonra ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kürtler kitlesel olarak arttı. Türklerin Bizans’la canları pahasına kazandığı topraklar, Çaldıran’dan sonra Kürt göçleriyle “Kürtleşti”.

     

    Çaldıran Savaşı’na Gelelim:

    Çaldıran Savaşı, “Türk ve Kürt ortak zaferi” değil, Türklerin ortak mağlubiyetidir. Sultan Selim, Safevi Devleti’nin yükselişini kısa sürede tehdit olarak gördü. Özellikle Anadolu’daki Alevi Türkmenlerin varlığı, Safevi etkisinin ileride Anadolu’nun merkezine kadar yayılma riski taşıyordu. Sultan Selim Sünni ekolü güçlendirdi. Aslında Sünnilik-Şiilik burada “araçsal” bir rol oynadı; sınırları sağlamlaştırmak ve genişletmek için kullanıldı. Hatta Mekke-Medine’yi alıp Memlükleri yıkarak Sünni ideolojiyi mutlaklaştırdı. Selçuklar da Abbasilerin desteğini almak için kısmen Sünniydi, ancak dini otoriteye ilgileri yoktu. Hiçbir Türk devleti Osmanlı kadar Sünni ekole bağlanmamıştı. Örneğin Timur Sünniydi ama Safevi tarikatını desteklerdi. Akkoyunlular da öyle. Osmanlı ise Yavuz Sultan Selim’le birlikte Sünniliği siyasi bir güç olarak kullandı.

     

    Selim, Safevileri tam yenemeyince sınır bölgelerine Sünni Kürtleri yerleştirdi. Yakın adamlarından Kürt kökenli İdris-i Bitlisî bu politikada etkili oldu. Böylece Doğu Anadolu Kürtleşmeye başladı. Hatta Alevi Türkmenler bile zamanla Kürtleşti. Bugün Osmanlı arşivlerine bakılsa, birçok Kürt aşiretinin Türk kökenli olduğu görülür. Kürtlerin Türkçesi bile Karakoyunlu-Akkoyunlu’dan kalan Azeri Türkçesidir.

     

    Kürtlerin Anadolu’ya ikinci büyük göçü İran-Irak Savaşı sırasında oldu. Turgut Özal onları Anadolu’ya yerleştirdi. Ancak bu, PKK terörünü besledi.

     

    Sultan Selim’in Politikalarının Sonuçları:

    Selim’in Doğu politikası Osmanlı’yı kısa vadede güçlendirdi ama uzun vadede gerilemenin tohumlarını attı. Osmanlı Avrupa’ya ilerlerken seküler bir yaklaşım vardı. Fatih Sultan Mehmet gibi liderler bilim ve stratejiyle öne çıktı. Ancak Halifeliği alınca Arap etkisi arttı. Araplar bu durumu hiçbir zaman kabullenmedi; “İslam’ın Arap mülkü” olduğunu düşündüler. Arapların İngilizlerle iş birliği yapıp Osmanlı’ya ihaneti bunu gösterir. Osmanlı, Arap dünyasını birleştiremedi, aksine parçaladı.

     

    Çaldıran’ın Detayları:

    Sultan Selim, 2 kat büyük ordu ve modern silahlarla Safeviler’e saldırdı. Savaşın başında Safeviler üstünken, topçu gücü Osmanlı’ya zafer getirdi. Şah İsmail, Selim’in çadırına saldırmak istedi ama okla yaralandı. Sadık bir Kızılbaş asker kendini Şah yerine kurban ederek onun kaçmasını sağladı. Osmanlılar yanılıp yanlış adamı esir aldı. Şah Tebriz’e kaçtı, ancak Doğu Anadolu’nun kaderi Osmanlı’ya kaldı.

     

    Şah’ın eşi Taclı Begüm savaş alanından geç de olsa kaçabildi. Şah İsmail ölünce tahta çocuk Şah Tahmasb’ı çıkaran da o oldu.

    ©Tural Karakaşlı

  • Her şeyin başı maden…

    Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde kobalt ihracat yasağı: Piyasa etkisi ve görünüm

     

    Dünya üretiminin yaklaşık %78’ini elinde bulunduran dünyanın en büyük kobalt üreticisi olan Demokratik Kongo Cumhuriyeti , Şubat 2025’te kobalta dört aylık ihracat yasağı getirdi. Amaç, aşırı arzı azaltmak ve tarihi düşük seviyelere düşen fiyatları istikrara kavuşturmak.

     

    Etkileri gecikmedi: Kobaltın fiyatı Şubat ayında pound başına 9,50-10,40 ABD dolarından Mart ayında 14,25-16,00 ABD dolarına fırladı. Bu durum , DRC’nin küresel pazardaki baskın rolünün altını çiziyor.

     

    Yasağın haziran ayında sona ermesi beklenirken, fiyatların tekrar düşmesine neden olmadan geliri güvence altına alacak bir kota sisteminin getirilmesi bekleniyor.

     

    Uluslararası gözlemcilerin odak noktası artık bu gelişmelerin yeşil enerji dönüşümünü nasıl etkileyeceği , çünkü kobaltın elektrikli araçlardaki piller ve ileri teknoloji altyapısı için merkezi bir öneme sahip olduğu belirtiliyor.

     

    Bu durum, büyük ölçüde bireysel devletlere bağımlı olan küresel tedarik zincirlerinin kırılganlığını ortaya koymakta ve alternatif hammadde kaynaklarına veya yeni teknolojilere yönelik yatırımların hızlanmasına neden olabilmektedir.

     

    Şimdi neden Kongo da devam eden çatışmaları umarım alıyorsunuzdur.